Hisarlı Ahmet

(1908- 1984)

1908 yılında Kütahya’da doğdu. Çocukluğunda sesinin gürlüğü ve güzelliği ile dikkat çeken Ahmet, babasının engellemelerine rağmen türkülerden hiçbir zaman vazgeçememişti. Baba mesleği olan yemeniciliği ve kavaflığın yanı sıra türküleri derlemiş, ses ve saz sanatçılığı yapmıştır.Sanatını usta-çırak ve gezek ilişkileri içinde Kelerlerin Ethem efendi, Dülgerin Hüseyin Ağa, Nuri Çavuş, Kambur Celal, Arabacı İbrahim Ağa, Terzi Sadık, Fındık Hüseyin’in bulunduğu eğlenceli eğitim yuvalarında olgunlaştırdı.Önceleri üç telli bağlama çalan sanatçı yörede eli saz tutan herkese emeği geçmiştir.Yöre türkülerini söyleyişindeki tavır ve ritim ve icrasıyla tanınan sanatçı bildiği türküleri TRT Repertuarına kazandırmak için Muzaffer Sarısözen, Nida Tüfekçi, Yücel Paşmakçı ile çalışmış ve yörenin kaynak kişisi olarak ünlenmiştir.İnegöllü olan soyadı yerine, yöre de Hisar olan lakabını soyadı olarak almıştır. Hisar Ahmet, sesinde ve söyleşindeki üslup ve teknik, icrasındaki sağlamlık ve repertuarındaki titizliğiyle tanınırdı.Sevgi insanı Hisarlı Ahmet, amatör ruhu ve ustalarına saygısı nedeniyle türküleri aynen aldığı gibi kendinden sonrakilere aktarmaya çalıştı. Hüseyin, Huriye ve Mustafa adlarında 3 çocuğu oldu. Ahmet Hisarlı’nın kendi gibi oğlu Mustafa’da saz sanatçısıdır

OgluNun kaleminden Hisarli Ahmet

Babam 1908’de KALE BALA denilen Kütahya ilinin çekirdeğini oluşturan Yukarı Hisar’ da dünyaya gelmiş. Ayşe hanım ile yemenici Musa Bey’in ikinci çocuklarıdır. Çocukluğunu ve gençliğini babasının yanında geçirmiş.

Delikanlılık döneminde; gençlerin evlerde toplanarak eğlendikleri ve sohbet ettikleri GEZEK’lerde üç telli bağlama ile tanışmış. Müzik gibi uğraşların gençleri haylazlığa iteceği düşünülen o devirde babasından saklı üç kile buğdaya bir bağlama edinmiş. Dedem bunu görmüş kırmış, babam gene bunu almış,gene kırılmış ama böyle devam ederken de babam bağlamayı öğrenmiş.

Örf ve adetlerin yaşatıldığı, görgü kurallarının ve birlikte yaşamanın pekiştirildiği Gezekler de müzik oyun başladığında sohbet bırakılır, yeme içme durur, derlenip toparlanılır ve sessizce dinlenilir, seyredilirdi. kurallara uymayanlara da hoş cezalar verilirdi. Zengince olana bedensel ceza verilir, uzak bir pınardan su getirmesi istenir. Yoksul gence de mesela bir tepsi baklava alma cezası verilirdi.

Genç kızların aynı tür toplantısına da KIZLAR İÇİ denir. Gençler ablalarından hayat hakkında bilgiler alır oynayıp eğlenirlerdi.

Askerlik çağına geldiğinde koltuk altına aldığı bağlaması ile kıt’aya teslim olan babam Topçu askeri olmuş. Burada klarnet çalmayı ve okuma yazmayı öğrenmiş. Askerlik dönüşü ve dedemin vefatı ailenin geçimini ona yüklemiş. Bu arada Hacer hanımla ile evlenmiş, ağabeyim Hüseyin; ablam Huriye ve ben dünyaya gelmişiz. Hisardan yeni gelişen şehre taşındık. Ekonomik durum babama meslek değiştirir. Kahvehane açar. Üç telli bağlama duvarda asılıdır, ünü yayılmıştır. Kahvehanesi aşıkların ve onu dinlemeye gelenlerin uğrak yeridir artık. Hevesli gençlere bile ücret ders verir. Halk evleri kurulduğunda çalışmalarını burada da sürdürür.

Muzaffer Sarısözen 'in daveti üzerine 1942'de ekip olarak Ankara radyosuna gidilmiş. Onun sazı ve sesindeki farklı üslup ve tavır üzerine radyoda kalması teklif edilmiş ve "Fincanın dibi noktalı ile Pembeli" türküleri derlenmiş.

Ailevi radyoda kalmayan babamın kahvehanesi Aşık Veysel, Aşık Davut Sulari gibi gezginci ozanların ve radyo sanatçılarının uğrak yeri olmuş. Bir konser için gelen Nida Tüfekçi, Yücel Paşmakçı ondaki değişik saz tavrı ve okuyuştaki kendine has hançereyi fark etmişler. Benim yüksek öğrenim için İstanbul'da olmam ve halk müziği camiasında çalışmamın da babamda ki tüm yöre türkülerin TRT repertuarına kazandırılmasında katkısı olmuş, türküler hemen hayata geçirilmiştir. Bu arada ibadetini de bırakmayan babam "Hacı" olduktan sonra "elini eteğini çek bu işlerden" diyenlere "Ben sazımla Rabbime sizden daha yakınım" derdi. Kendimi bildiğimden beri babamın alkollü içki kullanmadığını bilirim, sigarayı da bırakan babam nefesinin güçlü oluşu sayesinde türkü söylediğinde sesini civar köylerden bile duyulduğunu söyler, bununla övünürdü.

Halk destanlarını ezbere bilir, türkülerin kaybolması ve yozlaşması endişesiyle bunları bir kitapta toplama arzusunu da ne yazık ki sağlığında yerine getiremedi. Bu arzusunu ben ve torunu İsmail Pektaş 1995 yılında "Hisarlı Ahmet yorumu ile Kütahya Türküleri" adlı kitabı güral porselen'in sponsorluğunda yayımlayarak gerçekleştirebildik. Hisarlı Ahmet 4 Ocak 1984'de vefat etmiştir.

Not: Kütahyada herkes tarafindan bilinen bi olayini anlatim..Bu hisali ahmet cok fena icermis TRT de söylerken icip icip cikmis bi gün
bi tane kütahya türküsü sölemis
türküyü bitirdikten sonra
"A..ni Dinini Si...rim kütahyadan baska memleket tanimam "
demis
bu olaydan dolayi TRT den atmislar ayrica meshur Elif dedim türküsünün yorumcusu yazari asil hisarli ahmettir..

A İstanbul Sen Bir Han Mısın
Varan Yiğitleri Yudan Sen Misin
Gelinleri Yarsız Goyan Sen Misin
Gidip De Gelmeyen Yari Ben Neyleyim
Vakitsiz Açılan Gülü Ben Neyleyim

Hisardan inmem diyor
Hisardan inmem diyor
Anam basma don giymem diyor
Keser isen pullu kes
Aman yanına gelmem diyor

Hisarın ardı bostan
Yıkılsın Arabistan
Arabistan kızları
Ne don giyer ne fistan

Hisarın ardındayım
Aman saatin dördündeyim
Eller uykusun uyur
Ben senin derdindeyim

Pembelidir kızın adı Pembeli
Al başından çemberi
Ağlatmayın dilberi
Ben yandım aman aman