Dadaloğlu
Dadaloğlu’nun doğum ve ölüm tarihleri hakkında kesin bir bilgi bulunmamakla beraber eldeki kaynaklarda 1785-1868 olarak belirlenmiştir. Yani Dadaloğlu’nun 18. yüzyılın son çeyreğinde doğup 19. yüzyılın ortalarında öldüğü bilinmektedir. Güney illerinde dolaşan Türkmen topluluklarının Avşar boyundandır.
Dadaloğlu’nun şiirleri yazılı kaynaklar aracılığıyla değil sözlü gelenek sayesinde bugüne ulaşmıştır. 19. yüzyılın öteki halk şairleri (Dertli, Seyrani, Emrah…) divan şiiri etkisinden kurtulamadıkları hâlde. Dadaloğlu şehir hayatından uzakta bulunduğu için yalnız kendi çevresinin duygu ve düşüncelerini dile getirmiş, dolayısıyla Divan şiirinin etkilerini şiirine taşımamıştır. Devlet, zaman zaman isyan eden Türkmen boylarının göçebelikten çıkarılıp köylere yerleştirilmeleri için harekete geçmiş, Gavur dağlarındaki (Toroslar) Türkmenler ise bu karara karşı ayaklanmış, Osmanlı Devleti, bu ayaklanmayı bastırınca Dadaloğlu’nun aşiretini Sivas’ın köylerinden birine yerleştirmiştir.
Dadaloğlu, çoğu cenkler, çarpışmalar üzerine yazılmış şiirlerinde bu tarihî ve sosyal olayları işlemiştir. Koşma, türkü, semai, varsağı, destanlar yazmış olan, ama asıl kişiliğini türkülerinde gösteren şair, yazış bakımından Karac’oğlan’la Köroğlu’nu hatırlatır. Dili, cenk şiirlerinde sert, pervasız; aşk ve tabiat şiirlerinde ise içli, samimi, ama hepsinde katıksız ve saf bir halk dilidir.
Alaydım da cura sazım dizime
Çekeydim sürmeler ala gözüne
Cihan güzel olsa girmez gözüme
Sende bir gümanım var Çiçek Dağı.
Bu karşıki dağda yanar bir ışık
Aldırmış sevdiğin ağlar bir âşık
Bir ceren bakışlı zülfü dolaşık
Sende gümanım var Çiçek Dağı.
Dadaloğlu görülmüyor borandan
Yıkılsın şu dağlar kalksın aradan
Elbeyli’den geldim koru Yaradan
Sende bir gümanım var Çiçek Dağı.
Dadaloğlu
Kalktı göç eyledi Avşar illeri
Ağır ağır giden eller bizimdir
Arap atlar yakın eder ırağı
Yüce dağdan aşan yollar bizimdir
Belimizde kılıcımız Kirmani
Taşı deler mızrağımın temreni
Hakkımızda devlet etmiş fermanı
Ferman padişahın dağlar bizimdir
Dadaloğlu yarın kavga kurulur
Öter tüfek davlumbazlar vurulur
Nice Koçyiğitler yere serilir
Ölen ölür kalan sağlar bizimdir
Avşar içinde ben güzel gördüm
Kozar arasından çeker göçünü
Kınalamış ayağını başını
Sırma ile örmüş sümbül saçını
Her sabah her sabah kendini över
Attın saç bağları topuğu döver
Sâde kaşı ile gözleri değer
Acem ülkesinin tâc-ı tahtını
Dadaloğlu al yanağın gülünden
Misk kokuyor saçlarının telinden
İnce belli nazlı yârin dilinden
Birkaç sene bekleyelim Hacın’i
Dadaloğlu
Dadaloğlu’nun şiirleri yazılı kaynaklar aracılığıyla değil sözlü gelenek sayesinde bugüne ulaşmıştır. 19. yüzyılın öteki halk şairleri (Dertli, Seyrani, Emrah…) divan şiiri etkisinden kurtulamadıkları hâlde. Dadaloğlu şehir hayatından uzakta bulunduğu için yalnız kendi çevresinin duygu ve düşüncelerini dile getirmiş, dolayısıyla Divan şiirinin etkilerini şiirine taşımamıştır. Devlet, zaman zaman isyan eden Türkmen boylarının göçebelikten çıkarılıp köylere yerleştirilmeleri için harekete geçmiş, Gavur dağlarındaki (Toroslar) Türkmenler ise bu karara karşı ayaklanmış, Osmanlı Devleti, bu ayaklanmayı bastırınca Dadaloğlu’nun aşiretini Sivas’ın köylerinden birine yerleştirmiştir.
Dadaloğlu, çoğu cenkler, çarpışmalar üzerine yazılmış şiirlerinde bu tarihî ve sosyal olayları işlemiştir. Koşma, türkü, semai, varsağı, destanlar yazmış olan, ama asıl kişiliğini türkülerinde gösteren şair, yazış bakımından Karac’oğlan’la Köroğlu’nu hatırlatır. Dili, cenk şiirlerinde sert, pervasız; aşk ve tabiat şiirlerinde ise içli, samimi, ama hepsinde katıksız ve saf bir halk dilidir.
Alaydım da cura sazım dizime
Çekeydim sürmeler ala gözüne
Cihan güzel olsa girmez gözüme
Sende bir gümanım var Çiçek Dağı.
Bu karşıki dağda yanar bir ışık
Aldırmış sevdiğin ağlar bir âşık
Bir ceren bakışlı zülfü dolaşık
Sende gümanım var Çiçek Dağı.
Dadaloğlu görülmüyor borandan
Yıkılsın şu dağlar kalksın aradan
Elbeyli’den geldim koru Yaradan
Sende bir gümanım var Çiçek Dağı.
Dadaloğlu
Kalktı göç eyledi Avşar illeri
Ağır ağır giden eller bizimdir
Arap atlar yakın eder ırağı
Yüce dağdan aşan yollar bizimdir
Belimizde kılıcımız Kirmani
Taşı deler mızrağımın temreni
Hakkımızda devlet etmiş fermanı
Ferman padişahın dağlar bizimdir
Dadaloğlu yarın kavga kurulur
Öter tüfek davlumbazlar vurulur
Nice Koçyiğitler yere serilir
Ölen ölür kalan sağlar bizimdir
Avşar içinde ben güzel gördüm
Kozar arasından çeker göçünü
Kınalamış ayağını başını
Sırma ile örmüş sümbül saçını
Her sabah her sabah kendini över
Attın saç bağları topuğu döver
Sâde kaşı ile gözleri değer
Acem ülkesinin tâc-ı tahtını
Dadaloğlu al yanağın gülünden
Misk kokuyor saçlarının telinden
İnce belli nazlı yârin dilinden
Birkaç sene bekleyelim Hacın’i
Dadaloğlu
Ozanlar
- Abdullah Papur
- Ali Ekber Çiçek
- Ali Kızıltuğ
- Aşık Allahverdi
- Aşık Daimi
- Aşık Dertli
- Aşık Elesker
- Aşık Ferrahi
- Aşık Feymani
- Aşık Gül Ahmet (Gül Ahmet Yiğit)
- Aşık Gülabi
- Aşık Hüdai
- Aşık İhsani
- Aşık Mahzuni Şerif
- Aşık Müdami
- Aşık Ömer
- Aşık Paşa
- Aşık Seyrani
- Aşık Sümmani Baba
- Aşık Şenlik
- Aşık Üzeyir
- Aşık Veli
- Aşık Yoksul Derviş
- Aşık Zarrafi
- Aşık Zülali (Yusuf Kökten)
- Dadaloğlu
- Devran Baba
- Gevheri
- Hisarlı Ahmet
- Karacaoğlan