Aşık Sümmani Baba

(1862-1915)

Sümmânî 1862 yılında Erzurum ili, Narman ilçesi Samikale köyünde doğmuştur. Sümmânî’nin doğum tarihi ile ilgili çeşitli ihtilaflar vardır. Bu ihtilafın ana kaynağı ise aşağıda ilk dörtlüğünü verdiğimiz koşmasının birinci mısrasındaki tarihin ilk kaynaktan başlayarak yanlış yazılmasından dolayıdır.

Tarih seksen dokuz on bir yaşımda
Cem oldu başıma iş birer birer
On sekiz yıl sürdü yârin peşinde
Akıttım gözümden yaş birer birer

Nesib Yağmurdereli, H. Nezihi Okay ve Mehmet Kardeş Sümmânî’nin doğum tarihini 1860 olarak verirler. Yukarıdaki dörtlüğün ilk mısrasını:
Tarih seksen yedi on bir yaşımda

şeklinde vermelerinden kaynaklanan bu hata, diğer araştırmacıların da bu tarihi kullanmalarına yol açmıştır. 1960 tarihini kullanan araştırmacılar; Saim Sakaoğlu , Refik Ahmet Sevengil , S. Kemal Karaalioğlu , Behcet Necatigil ve Hayrettin Raymandır . Bunun yanında 1862 yılını kullananlar da şunlardır; Pertev Naili Boratav , Ahmet Kabaklı ve Fethi Gözler .

Hikmet Dizdaroğlu, Haşim Nezihi Okay’ın Sümmânî kitabını tenkit ederken bu konu üzerine hassasiyetle durmuştur: “Sümmânî’nin hayatı konusunda bazı hatalara düşülmüştür. İlkin doğum tarihi yanlış veriliyor 1276 (1860). Şimdi biz doğrusunu söyleyelim. Sümmânî 1276 (1860)’da değil 1278 (1862) de doğmuştur. Bu şairin yukarıda gösterdiğimiz

Tarih seksen dokuz on bir yaşımda

Mısraından açıkça anlaşılmaktadır. Bütün emsele 87 ve 89 tarihlerinden hangisinin gerçeğe uygun olduğu noktasında toplanıyor. Bu hususta kendilerine şu delili veriyoruz: Rahmetli babam, Sümmânî ile tam altı yıl arkadaşlık yapmış ve onun bir çok şiirlerini kendi ağzından toplamıştır. Sümmânî ile samimiyetlerinin derecesini şuradan anlamalı ki, şair ilk oğluna sevdiği arkadaşının adını veriyor. Sümmânî’nin Şevki adlı büyük oğlu hâla hayattadır. İşte Sümmânî’yi bu kadar yakından tanıyan babam bizzat Sümmânî’nin ağzından doğum tarihinin 1278 olduğunu öğrenmiştir. Nitekim sayın Murat Uraz da Sümmânî’nin doğum yılı olarak 1862’yi kabul etmektedir.”

Dizdaroğlu’nun bu net açıklamaları da gösteriyor ki, Sümmânî’nin doğum tarihi 1860 değil 1862’dir.

Sümmânî’nin gerçek adı Hüseyin’dir. Kasımoğullarından Hasan’ın tek çocuğudur.

Sümmânî, Melek, Sabiha, Feride adlı üç hanımla evlenmiştir. Bunlardan ikisi kız beşi erkek olmak üzere yedi çocuğu olmuştur. İki oğlu kendisi hayatta iken ölmüştür. Bunlar Ali ve Şahabettin’dir. Diğer çocuklarının adı, Şevki , Fahri ve Zabit’tir. Günümüzde Sümmânî’nin geleneğini sürdüren Hüseyin Sümmânîoğlu Şevki’nin, Nusret Toruni ise Fahri’nin oğludur.

Sümmânî’nin babası Hasan Ağa, köyün âlim olarak bildiği bir zattı. Oğlunu da dinî ve ahlakî yönden eğitmesine rağmen Sümmânî, sebebi nedendir bilinmez okuma yazma öğrenemedi.

Sümmânî dokuz yaşlarında köyün sürüsünü otlatırken Ablak Taşı denilen yerde uyuyakalır. Rüyasında üç derviş görür. Bu üç derviş önce Gülperi adlı kızın isminin ilk harflerini Sümmânî’ye okutur, sonra da kızı gösterirler. Kendisine ‘Sümmânî’ mahlasını vererek sevdiği Gülperi’yi ömrü boyunca aramasını söylerler.

“Sümmânî’ kelimesi, ‘sonuncu, sona ait’ anlamına gelmektedir. Sümmânî’nin mahlasının anlamı ile eş anlamlarda bir çok koşması vardır.
Sümmânî, bade içtikten sonra 12 yaşlarında babası onu Erzurum’a getirir. Erbâbi ile bu seyahatinde tanışır. Saz çalmasını Erbâbî’den öğrenir. Sümmânî doğu illerini, Orta Asya’nın büyük bir bölümünü gezer. Ömrünün son günlerini köyünde geçirir. 1915 yılında ölen Sümmânî’nin mezarı doğduğu köy olan Samikale’dedir.

19. yüzyılın usta halk şairi Sümmânî, önemli çıraklar yetiştirmemesine rağmen, bugün onun izinden yürüyen, üslûbunu devam ettiren sayısız âşık vardır. Erzurum, Kars, Artvin, Gümüşhane, Bayburt, Erzincan yöresinde yaşayan âşıklarımızda onun tesirleri görülür. Sümmânî’nin kendisine göre bir tarzı vardır. Sümmânî adı aynı zamanda bir ezgi, bir makam olmuştur. Nitekim ezgilerine göre söylenen koşmalardan birisi ‘Sümmânî Koşması’ adını taşır.