Aşık Feymani

Aşık Feymani©

2 Mayıs 1942’de Kadirli’nin Azaplı köyünde doğdu. Asıl adı Osman Taşkaya’dır. İlkokulu köyünde okudu.

Yöredeki Karac’oğlan geleneği, türkülü halk hikayeleri ve başka aşıklardan etkilenerek küçük yaşlarda şiir yazmaya ve türkü söylemeye başladı.

1964’e kadar Osman, Çoban Osman mahlaslarını kullandı. 1964’te askerden geldikten sonra bir kış mevsiminde (yaklaşık Aralık 1964 ya da Ocak 1965) rüyasında, iki dağ arasında kuzeyden güneye doğru yürümekte olduğunu gördü. (Rüyada mevsim ilkbahar). Birden karşıdan bir ses geldi. Yeşil elbiseli bir adam kendisini Feymani diye çağırmaktaydı. Adamın elindeki gümüş rengi tastan içtiği sudan sonra içini bir huzur kaplayıp, rahatladı. Sabah olduğunda rüyada söylenen adı hatırlayamadı. 7-8 ay sonra (Temmuz ya da Ağustos 1965) tarlaya çalışmaya gitti. Çalıştıktan sonra ağabeyiyle birlikte dere kenarında yatıp uyudu. Rüyada yine aynı adam, Feymani diye seslendi. Sonra Kadirli yönünü gösterip, o tarafa gitmesini söylediğinde uyandı Feymani. O günden sonra bu mahlası kullanmaya başladı. Feymani sözcüğünün doğruluk, hakka yönelmek olduğu düşündü uzun süre. Ancak sonraki yıllarda tevfik (kurtuluş) ve hidayete ulaşma (doğru yolu bulma) anlamına geldiğini öğrendi. (Yaklaşık 1988’de).

Aşık Feymani, kendi deyimiyle, önceleri duygu ağırlıklı şimdiyse bilgi ağırlıklı söylemektedir.

Şiirlerinde sevgiden tasavvufa birçok konuyu işleyen Aşık Feymani, şiirlerinin bir bölümü »Ahu Gözlüm« adlı kitapta topladı. Aşık Feymani’ye ilişkin Erman Artun tarafından yapılan ayrıntılı bir araştırma »Günümüzde Adana Aşıklık Geleneği (1966-1996) ve Aşık Feymani« adıyla yayımladı.

Gam Kasavet

Gam kasavet bugün başa derildi
Gördüm gül yüzlümü gene ağlıyor
Nedir hali bilmem nedir efkarı
Sinesini ah çekerek dağlıyor

Kaderim böyleymiş talihim kara
Yüreğime açtı dermansız yara
Nazar mı değdi de Mihriban yare
Alı çözüp karaları bağlıyor

Kirpikleri ıslak gözleri nemli
Hasretlik elinden gönlü elemli
Bakıyor uzağa yar gamlı gamlı
Sular gibi enginlere çağlıyor

Bu dert ağır geldi Çoban Osman’a
Talihime uymaz devri zamana
Başım alıp gidem bilmem ne yana
Gitme diye yar yolundan eğliyor

Değişir

Değişmezdir deme insanoğluna
Suyu yokuşuna aksın değişir
Aldanma kapında kul olduğuna
İkbal çırasını yaksın değişir

Elinden tuttuğun biçare kişi
Bir iyilik etsen düzelse işi
Ne olursa olsun günü geçmişi
Baltası kütükten çıksın değişir

Köşeyi dönünce seni unutur
Seni değil hem kendini unutur
El etek öptüğü günü unutur
Gücü yettiğini yıksın unutur

Ne kadar giyse de aslan maskesi
Çakalın çakalca çıkmaz mı sesi
Feymani cahili hayat sahnesi
Şimşekler üstüne çaksın değişir